Ölümler ve Toplum

Yakın bir zamana kadar ölüm ve öldürme bu kadar sıradan mıydı? Bilmiyorum ama günümüzde cinayetler ve ölümler çok sık karşılaştığımız olaylar haline geldi. Elbetteki bunda en büyük pay sahibi gelişen iletişim teknolojileri. Hep olumlu yönlerinden bahsederdik ama böyle olumsuz yönlerinden de yeri geldiğinde bahsetmek lazım. Haberleri izlediğimizde ya da okuduğumuzda o kadar çok ölüm haberiyle karşılaşıyoruz ki artık olağan hale geldi herkes için. Bu haberler adli cinayet haberleri olabileceği gibi savaşlar, trafik kazaları, hastalıklardan dolayı v.b. olarak da karşımıza çıkıyor. Farklı formlarda da olsa sonuçta hep kaybedilen insanlardan bahsediliyor. Tüm bunların içinde savaşlardan dolayı yaşamını yitirenler en çok öne çıkanı. Cinayet işleme ve savaşta düşmanı öldürma kavramlarını birlikte ele alarak konuyu biraz daha detaylandıracağım.

Toplumumuzda veya dünyadaki diğer toplumlarda insanlarda (özellikle erkeklerde) silah veya kesici alet taşıma eğilimi vardır. Cinayetlerin hemen hepsi de bunlarla işlenir. Oysa asıl nokta cinayeti işleyendir. Yani katillik silahın veya bıçağın değil insanın bir özelliğidir. Başkasını öldürme davranışını gerçekleştirecek kadar kendi türüyle düşmanlaşan ve kendi benliğiyle inatlaşan insanların özelliğidir. Öldürme ve ölümlere alışma durumun olağanlaşması ve kolay benimsenmesi durumu, bu özellikteki kişi sayısında artış yaratabilir. Öldürmenin haberlerde duyduğumuz kadarıyla kolay olduğunu kesinlikle düşünmüyorum hatta cinayeti eyleme dökmenin normal bir bireyin sınırlarının çok ötesinde olduğunu da iddia ediyorum. Yeryüzünün belki de gördüğü en çok insanın katledildiği savaş olan 2.Dünya Savaşı’nda bile karşısındaki insana öldürmek amacıyla ateş eden asker sayısı %5 in altında kalıyormuş. Hatta günümüz ABD ordusunun askerleri seçerken dikkat ettiği en önemli kriterlerden birisi adam öldürmekte tereddüt etmeyecek nitelikte bir kişilik olmasıdır. Devlet politikalarından bizzat hiç hoşlanmadığım ABD’nin bu işe bu kadar kafa yorarak seçtiği askerler dahi çatışamalarda öldürme amaçlı saldırılarda ateş ederken çok büyük bir oranda tereddüt yaşıyorlar. Öldürmeye alıştırılmak için plastik mermiler ve çelik yeleklerle kendi aralarında çatışan ve birbirlerine gözlerini kırpmadan ateş eden bu askerler gerçek mermi ile cephede düşmanı öldürmek amaçlı ateş ederken mutlaka zorlanıyor. Varmak istediğim nokta şu ki; günümüzün en saldırgan ordularındaki askerler bile doğal bireysel gelişimleri gereği, insan öldürmek konusunda kesinlikle kafalarında bazı engellerle karşılaşıyorlar. İşte sorun, bu engelin kafadan kalktığı noktada başlıyor. Baskı altında, zorunlu olarak ya da kazara bir cana kıymaktan bahsetmiyorum. Tereddüt etmeden birini öldürecek bireylerden söz ediyorum. Toplum için kesinlikle çok tehlikeli bireyler olduklarına hiç şüphe yok. Hangi milletten hangi devletten ya da hangi ordudan olduğu öenmli değil. Bu bireyler insanlık için tehdir durumundalar. Toplumlar bu tip insanların arınarak düzgün bir yaşamın sağlandığı ortamlarken ordular bu tip insanların yetişmesi için çaba sarfeden kurumlar durumunda. Buradaki en önemli nokta, adam öldürme mesleğindeki bu askerlerin öldürme güdüsü sadece ülkesine tehdit olarak gördüklerine yöneltilmiştir. En azından bu şekilde olması gerekir. Ama yine de toplumsal çelişkisini koruyor. Çünkü öldürmeye şartlandırılmış bireyleri kültürel birikim ve bilgi açısından yeterince geliştirmezseniz bu güdü kişisel çıkarlar için kullanılmaya çok hızlı dönüşebilir. Aynı şekilde devletin veya ordunun kontrolünü elinde bulunduranlar tarafından kendi çıkarlarına ters düşenler devlet düşmanı gibi hedef gösterilebilir ki günümüzde her iki durumla karşılaştığımız olaylar olabiliyor.

Sonuç olarak, bir yandan toplumların içindeki katil ruhlu bireylerin arınmasına çalışılırken, bir yandan da askeri eğitimin psikolojik boyutu dikkatle ele alnımalıdır. Eğer bu noktalarda özen gösterilmezse ki son yıllardaki askeri rekabet ve silah piyasasının ekonomik getirileri gibi nedenlerle büyük ülkelerde bu durum ihmal edilmeye başlandı, toplumsal çelişkilerin katiller lehine artması söz konusu oalcaktır. Bunun da insanlık için iyi olmayacağı aşikardır.

“Ölümler ve Toplum” için 4 yorum

  1. Ben şimdi bir noktaya değinmeden edemiyeceğim, öldürmek tabi ki insanlık dışı bir eylem ama en sıradan insanın bile damarına basıldığında canavara dönüştüğü görülmüştür, bu da demek oluyor ki herkes içerisinde küçük ya da büyük bir canavar barındırıyor. Yani durum incelenirken insanların içerisinde bulundukları şartları da göz önünde bulundurmak icap ediyor. Memleketi işgal edilmiş bir insanın işgalcileri öldürmesi çok normal. Allah başımıza vermesin, memleketimizin başına bir hal gelse namus belası deyip önümüze geleni temizleyeceğiz. Ki vakti zamanında fransızları, yunanlıları temizleyen adamlar da sıradan halk kitleleriydi. Şimdi bu web sitesinde bir sorun var. Yorum yazılan alan çok küçük. İnsan uzun yorum yazdı mı başta ne yazdığını göremiyor. Sanırım anlatabildim. Evet.

  2. Evet, dediğini göz önünde bulundurmuştum zaten. Bahsettiğin durum istisnai bir durum olduğu için yazımın içinde “Baskı altında, zorunlu olarak ya da kazara bir cana kıymaktan bahsetmiyorum.” şeklinde bunu konu dışında bırakmıştım.

    Ayrıca yorum yazma alanını da genişletirim.

  3. Vallahi sayın adminim inan ki çok güzel olmuş yorum alanı. Kaç gündür piyasada yoktum bakamamışım. Belki yıllar yıllar sürer alicihan.com macerası. Binlerce yazı olur burada. Gözüm uzaklara dalarak hayal ediyorum bazı bazı. Sonra tekrar dönüp bu yazıları okumak. Ben çok silme meraklısı bir insan olduğum için web sayfamın adminliğini elimden aldılar. Benimkiler de silinmez uzun süre böylelikle. :). Cankuşun dediği gibi: Nasıl?

    bu arada : cankuş demişken
    http://www.youtube.com/watch?v=_jut-HJPZLs

  4. Bence olay şu: Adam öldürmek, sevişmek veya rakı içmek gibi bir şey. İlk sefer insan ürküyor ama sonra alışıyor. Bütün olay ilk seferde. Alışırsan tamam. Misal ben bir kez öldürsem gerisini getiririm. Ama o ilk sefer… Ah o ilk sefer. Çok zor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.