Yeni Medya ve Postmodern Bilgi Kirliliği

Çoğumuz, gün geçtikçe medyanın ayrı bir ekonomik, siyasi ve psikolojik güç olduğunun farkındayız. Ancak farkında olmamız gereken diğer bir konu da elinde tuttuğu bu gücü arttırmak için kullandığı yöntemleri de sürekli geliştirdiğidir. Şimdiye kadarki süreçten biliyoruz ki çok geniş bir kitleye erişebilme gücü en etkili silahıydı. Bu erişimi görsel ve basılı araçları ile sürekli en üst düzeyde kullanıyordu. Bu kitle hakimiyeti internet gibi daha özgür, daha bireysel ve de daha ucuz bir ortamda yıpranmaya başladığını görmüştük. 2006-2007 süreci ise genel olarak basının kitle kontrolüne yeni bir araç olarak interneti de eklemesi ile bir nevi zafer dönemi olarak önümüzdeki basın diktatörlüğü sürecinin habercisi oldu.

İnternetin hızla yayıldığı ilk yıllarda tüm dünyadaki medya sektörü paniklemişti, ancak müzik sektörünün yaptığı hataları yapmadılar ve yeniliği reddetmek yerine onu kendi çıkarlarına uygun olarak dönüştürmeyi başardılar. Çünkü medya kurumlarının asıl gücü olan bilgiyi elde etmenin önemini anladılar. Elbetteki bilgiyi edinebilme gücü, bu bilgiyi değiştirip dönüştürüp gerektiğinde filtreleyip ideolojik ve ekonomik çıkarlarına uygun halde sunmayı da sağlıyor. İnternetin bu sisteme dahil olması yeni yöntemler gerektiriyordu ve bu da yeni bir süreci doğurdu.

Yakın bir zamana kadar medyanın fikir empoze etmek için seçtiği hedef kitle daha çok tarafsız siyasi görüşteki, okuma alışkanlığı az olan ve nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan ortalama bireyler ve bunun biraz alt ve üst grubuna dahil kimselerdi. Özellikle biraz daha aydın kesimler için hazırlanan haberler kendi gazete veya dergilerinin radikal versiyonlarla ve daha süslü anlatımlarla şekillendirilmesi ile oluşturuluyordu. Daha az okuyan kitle için de fotoğraf ağırlıklı az sayfalı, daha ucuz fiyatlı (ekonomik gücün de fikirlere etkisini düşünürsek) sürümler hazılarlardı. Ancak erişmekte veya erişseler bile fikirlerini değiştimekte çok zorlandıkları *aydın kesime bir türlü nüfuz etmeyi başaramıyorlardı. İşte internetle birlikte girilen bu yeni süreç aydın ve düşünen kesimin medya tarafından en çok yönlendirildiği ve fikirlerinin hatta düşünüş biçimlerinin değiştirildiği dönem oldu. Çünkü haber yaymak ucuzdu ve çok fazla kez deneme şansı vardı.

Medyayı hep sorgulayan ve eleştirel bakış açısını kaybetmeyen bu kitle elbetteki klasik yöntemlerle alt edilemezdi bunun için hem bilgi kirliliği hem de yöntem bozukluğu kullanıldı. Yöntem bozukluğunun en somut örneği komplo teorileri ile yaklaşım geliştirmektir. İlk başta çok da ciddiye alınmayan ve şu anda neredeyse her olay için ortaya atılan bu teoriler sadece aydınları değil herkesi etkiledi. Komplo teorilerinin daha detaylı etkileri için bkz: “Komplo Teorileri ve Bilgi Kirliliği”

Demokrasiler için en büyük tehdit ve tehlikeyi oluşturan ve de toplum için bireysel diktatörlükten daha kötü sonuçlar doğuran medya diktatörlüğü Artık toplum psikolojisini laçkalaştırmıştır. Öyle bir hal aldı ki, artık aşırı dozda bilgi kirliliği ve yöntem bozukluğu birçok kişinin bakış açısını şekillendirmiş ve çıkarım yapma sürecini belirler hale gelmiştir. Bu ortama medyanın kendi yazarları ve bir kısım bilim adamı geçinen yobaz da dahil olunca tüm bu sistem hem kendini hem de insanlığı çürütmeye başlamıştır. Düşünüş bozukluğunun ve cahilliğin toplumlara etkisi korkunç boyutlardadır. Bu durumun en çok öne çıktığı ortaçağ döneminin insanlığa kaybettirdikleri hatırlanmalıdır. Milattan önceki devirlerde yaşayan filozofların ve düşünürlerin çalışmalarını ve bakış açılarını kendilerinden 1000 – 1500 yıl sonra yaşayanlarla kıyaslamak bile bunu çok net gösteriyor. İnsanlar, Ortaçağ karanlığından çıkmak için dini kurumların çarpık yaklaşımları, bilimsel olmayan yöntemleri ve bunların sonuçları olan saçma bilgileri ve bilgi edinme yöntemlerini reddedip daha doğru bir düşünüş ve yeni bilimsel yöntemler kullanmışlardır (sebep-sonuç ilişkisi gibi).

Henüz geri dönülemeyen bir noktaya gelmeden ve insanlık tarihi asırlarını ve milyonlarca insanı kaybetmeden bu sürecin mutlaka ve mutlaka düzelmesi gerekmektedir. Kısa veya uzun vadeli herhangi bir çıkarın toplumları yeni karanlık çağlara sürüklemesine izin verilemez.

* Aydın sözü ile herhangi bir kesim kastedilmiyor. Fikri ne olursa olsun bilimsel bir bakış açısına sahip ve sorgulayan bireyler kastediliyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.