Askerlik Kavramına Eleştirel Bakış ve TSK

ordu, askerHayatımın en ilginç, en gereksiz ve en farklı dönemlerinden birini (askerliği) yaşayan biri olarak aklımdakileri yazarak işe başlayayım. Tabi ki yazımı yazarken “toplumu askerlikten soğutmak” gibi bir suçu işlemek istemem. Buna rağmen belirtmem gereken bir nokta var ki o da askerliğin özellikle üniversite mezunu çoğu kişi için çok ciddi bir kayıp olduğudur. Size ne söylenirse söylensin gelirken size anlatılanlardan çok çok farklı bir ortamla karşılaşacaksınız. Çünkü askerlik tek bir biçimde icra edilmiyor, tamamen bulunduğunuz yerdeki fiziki koşullara ve daha da önemlisi rütbelilere bağlı olarak inanılmaz değişkenlik gösteriyor. Bende de olduğu gibi çoğu kişi mutlaka askerliğin kendilerine bir şeyler katabileceği beklentisi ile gidiyor. Elbetteki askere gidip de kendi kişiliğinize ve hayat tecrübenize yenilikler katabilirisiniz ancak ben şahsen bu tecrübeyi edinmek için bu kadar eziyete katlanmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Üniversite veya yatılı okul gibi toplu yaşanan yerlerde bulunan ve ailesinden ayrı kendi ayakları üstünde durmaya alışan bir insan zaten bu tecrübeyi edinmiş oluyor. Bunların ötesinde ordunun işleyişi ile ilgili de eleştirilerimi sunmak isterim.

TSK’nin öncelikle çok ciddi bir modernleşmeye ihtiyacı olduğu inanılmaz bir şekilde dikkatinizi çekiyor. Üstten alta her nokta geri kalmış durumda. İdari işlerden ve iletişimden başlayalım. Amerikan ordusu 1960’larda daha verimli bir iletişim sağlamak için çalışıp çabalayıp bu günkü internetin temellerini atmıştı ve şu anda dünyanın önde gelen orduları teknolojileri ile övünüyor. Oysa bizde durum tam tersi. Çoğu profesyonel askeri personelimiz daha yeni bilgisayar kullanmaya başlamış ve şu anda kullanılan askeri iletişim sistemi ise hala telsiz ve faks düzeyinde. Çoğu bilgisayar internete bağlı bile değil çünkü korkuluyor internetten. Güvenlik sorunlarından tutunda virüslere kadar, kendi personelinin suistimal etmesine kadar her şeyinden korkuluyor internetin. Bilgisayara daktilodan öte bir muamele yapılmıyor. Çağımızın en büyük iletişim teknolojisinden mahrum kalmak pahasına kimse cesaret edemiyor bilgisayarı hakkıyla kullanmaya. Bırakın interneti askeri birimlerin çoğunda bulunan bilgisayarların kendi arasında bağlantısı dahi yok. Resmi işler hala 1800 lü yıllardan kalma yöntemlerle çözülüyor. Bir sürü evrak (elle yazmak yerine yazıcıdan çıkarılmış) ordan oraya imza ve mühür döngüsü içerisinde dönüp duruyor. Bu noktayı daha da detaylandırmadan diğer sorunlara geçelim. Silahlar hala 2. dünya savaşı sonrası kullanılan mekanizma ve atış mantığında; yani isabeti zayıf patlama şiddeti ve çıkış enerjisi yüksek olan ağır ve hantal klasik otomatik piyade tüfeği G-3 de ısrar ediliyor. Yeni yeni daha modern bir piyade tüfeği olan HK-33 yaygınlaşıyor. Giysiler kısmına hiç değinmeyeceğim oldukça kullanışız ve hareketi kısıtlayıcı, soğuktan veya sıcaktan korumaktan aciz gereksiz kıyafetler. Olumlu olaraksa, özellikle yakın muharebe amaçlı yetiştirilen (komando) askerlerde oldukça iddialı bir fiziksel eğitim var ancak tüm dünyadaki ordulara has bir problem olan eski savaş tarzlarına uygun ordu kurma sorunu hala devam ediyor. Nedir bu sorun peki? Eski savaşlarda, kılıçla yakın muharebe olsun tüfeğin ilk icat edildiği yıllar olsun, toplu hareket ve birliktelik hep önemliydi. Binlerce insanın gücünü birleştirmesi veya birlikte uyumla mücadelesi ciddi önem teşkil ediyordu. Oysa günümüzde bu tarz bir savaş yönteminin kaldığını düşünmüyorum. Gerek terörle mücadele alanında gerek de diğer savaşlarda artık az sayıda askerin güçlü bir iletişim ile verimli çalışması önemli. Yani 1000 tane askerin aynı anda adım atması, kılıç sallaması ya da mermi sıkması mühim değil. Mühim olan askerler arası birlikteliğin ciddiyet ve disiplinin sağlanması. Bunu sağlamak için yanaşık düzen eğitiminin baştan sona elden geçmesi gerekiyor.

Profesyonel rütbeli personele güven konusunda bence TSK’nin daha çok yol alması lazım. Subay kadrosunun seçiminde gösterilen titizlik daha alt rütbelerde de uygulanırsa ve mesleki eğitim konularında assubay ve uzmanlar daha fazla eğtim görürse belki daha sağlıklı bir işleyiş sağlanabilir. Ancak bu eğitimler “sözde” olmamalıdır. Aynı şekilde askerliği sadece bir meslek değil daha fazlası olarak düşünen bir personel ortaya çıkarabilmelidir bu eğitimler. Subay kadrosunda bu konuda fazla sorun olmamasına rağmen assubay ve uzmanlarda işsizlikten kurtuluş umudu olarak görüldüğü için mesleki zorluklara katlanma veya sorumlukları tamı tamına yerine getirme hususunda çeşitli sıkıntılar yaşanabilmektedir. Bu husus aşılmadan ve eğitim daha iyi seviyelere taşınmadan personele sorumluluk verecek boş bir güven elbetteki anlamsız olacaktır. Bunu sağlamanın en iyi yolu savaştığı değerleri çok iyi bilen, ciddiye alan ve onlara saygı duyan profesyonel personel yetiştirmektir. Benzer teorik eğitimler askerlere de verilmelidir. Israrla üzerinde durmak istediğim nokta budur, en iyi asker en iyi koşan ya da en iyi vuran asker değil savaştığı ideallere en bağlı askerdir. Bu idealleri özellikle erlere de aktarabilmek için tamamen modern ve içeriği titizlikle seçilmiş teorik eğitimler de verilmelidir.

Gelişime ve yeniliğe açık bir askeri zihniyet olmadıkça ve, daha iyi eğitimli ve değişime çabuk uyum sağlayabilen bir personel olmadıkça, teknolojik değişimleri veya yeni askeri yöntemleri hızla uygulama konusunda sorun yaşanacaktır. Bunu sağlayamayan bir askeri kurumun günümüz dünyasında tutunması oldukça zor olacaktır. Şu anda askeri açıdan çok önemli ve eşsiz bir özellik olan yakın-savaş tecrübesini çok daha iyi değerlendirmek için bahsedilen eksiklikler konusunda ciddi adımlar atılmalıdır.

“Askerlik Kavramına Eleştirel Bakış ve TSK” için 2 yorum

  1. Ali Bey,
    Ben orduda 23 yıl assubay rütbesiyle hizmet yaptım.2005 yılında kendi isteğimle emekli oldum. Alt kademe için düşündükleriniz gerçeği yansıtmamaktadır.Askerlik personeli idare etme sanatıdır. Dünya ordularındaki assubaylarla Türk assubayların çalışma şartları, kariyer beklentilerini kıyaslarsanız sorunu daha iyi göreceksiniz. Örneğin Sergeant Major Of the Army bizde niye yok. Gelişmiş ordulardaki kıdemli başçavuşarın kariyerlerini incelemenizi tavsiye ediyorum. Türkçede assubay nasıl astsubay oldu. 2000 yılına kadar assubayların üniversitede okumamaları için her türlü engellemenin yapıldığından sanırım haberiniz yoktur. http://www.emekliassubaylar.org sitesine uğrarsanız bizi daha iyi tanıyacaksınız. Saygılarımla.

  2. Doğan Bey, ben assubaylarla ilgili görüşlerimi yazarken bir bilimsel iddia şeklinde değil sadece sınırlı gözlemlerime dayanarak yorumlarımı yazdım. Elbetteki tek tek ele aldığımızda çok kıymetli kişilerin olduğuna da eminim. Şu ifadenize tamamen katılıyorum: “Türk assubayların çalışma şartları, kariyer beklentilerini kıyaslarsanız sorunu daha iyi göreceksiniz.” Assubayların üniversite engeli dışında, okulu bitirseler dahi karşılaştıkları sorunları da iyi biliyorum. Nasıl olurda bir subaydan daha iyi eğitimli olursunuz diye başınıza gelmeyen kalmaz. Doktorasını yapan bir assubay yakınımın bu konuda oldukça kötü anıları var.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.