Okuduğum kitaplar arasında özel bir yeri vardır bu kitabın, İnsanlığın Mahrem Tarihi. Başka kitaplarda bulamayacağınız kendine özgü bir tarzı vardır ve bu tarz kitabın okunabilirliğini de etkisini de acayip arttırıyor. Kitabın diğer bir farkı da size bir düşünceyi dayatmadan anlatmasıdır. Kişilerin (ki gerçek kişilerdir bunlar) hikayeleri üzerinden, çoğunlukla da hikayedeki kişilerin kendi yorumları ile ve o koşulları oluşturan tarihsel sürece dair bir kaç ipucu ile yaşamları irdeler ve sizi düşündürür. Bu kitap size bir sonuç dayatmaz, kafanızdaki dağınık düşünceleri bir araya getirir ve yeni düşüncelerin oluşmasına zemin hazırlar. Amiyane tabiriyle size balık vermez balık tutmayı öğretir. İkinci kez okumak için kafamdaki düşüncelerin demlenmesini bekliyorum. Kitabın adına aldanarak bir tarih kitabı beklemeyin, bir felsefe kitabı da sayılmaz, okunabilirliği bir roman gibi akıcı olsa da kesinlikle roman değildir. Nihayetinde bir düşünme klavuzu diyebilirim. Yazarın kendi üslubu ile sizin zihninizde gezinmesi ve gündelik bir dille sizinle hayatı ve insanı, felsefi açıdan, tarihsel süreciyle birlikte tartışmayı başarabilmesi ise kitabın büyüleyici tarafıdır.
Kitabın tarzını övmeyi bir kenara bırakacak olursam, kitabın içeriği de kolay denk gelemeyeceğiniz bir çok ilginç bilgiyi size sunuyor. Kitabın arka yazısında da dediği gibi: “insanlık hafızasını tazelemeyi amaçlayan bir unutulmuşlar derlemesi, tarihe geçenlerden çok geçmeyenlerin tarihi.” Örneğin ilk bölümlerde hemen dikkatimi çeken ve unutmadığım bir içeriği paylaşayım. Rusların da dahil olduğu “Slav” ırkının aslında Avrupa’lıların köleleri olduğu ve İngilizce’de köle anlanına gelen “Slave” sözcüğünün slav ırkından geldiğini belirtiyor. (Kelimenin Almanca’sı “sklave”, İspanyolca’sı “esclavo” ve Fransızcası da”esclave”). Bunun yanısıra, kitabın bölüm başlarındaki ropörtajlarda, sıradan hayatların içinden çok ilginç tespitler çıkıyor. Herkesin hayata özgün bakışı ve yorumunu ilk defa bu kadar yakından ve tarafsız görme imkanı buluyorsunuz. Böylece her bireyin kendi hayatındaki seçimlerinde doğrusuyla yanlışıyla ne kadar değerli ve özel olduğunu görüyorsunuz. İçinde hümanizme dair tek bir yönlendirme olmadan sadece tarihimizi bize anlatarak ne kadar değerli olduğumuzu ortaya koyuyor. Aslında yazar bunu da ortaya koymuyor bu insanlığın tarihsel sürecinin net bir sonucu. Tarihsel süreç demişken aklınızda “okul” eğitimindeki tarih kavramı belirmesin. Bu kitap öyle bir tarih değil, insanlık denen olgunun tarihçesi. İçinde duygularıyla, seçimleriyle, kişiliğiyle; sevgisi, hüznü, dini inancı, korkuları, bireyselliği ve toplumsallığı ile insanlık var.
Kitap: İnsanlığın Mahrem Tarihi (An Intimate History of Humanity)
Yazarı: Theodore Zeldin
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Okunacaklar listesine aldim. Bu arada guzel bir yazi olmus! Selamlar